Bu Blogda Ara

15 Nisan 2010 Perşembe

KAHRAMAN

Kalbini çalan kahramanlar,
Kanatıp sana hediye ediyor
Oysa ruhunun kopyası
Yalnızlıklar diyarında seni bekliyor


Bende yara aldım,bende yara açtım,
Sensizliğin ortasında yalnızken...
Seni buldum çıkmaz sokaklarda...
Dokunmaya kıyamam,yaradan kanayan kalbine...


Kahraman olsam ya
Seni kurtarsam ya mahkumiyetinden
Beni bulur musun sende
Dünya'nın öbür ucunda?


Gözlerde ki rimel kadar sahte bakışlar,
Umarsız çocuklara satma gecelerini
Biraz daha sabretsen, beklesen...
Ben gelsem,hiç bilmediğin ben... aklına?

Bende kandım, bende aldandım,
Riyakar çocukların sözlerine
Ama duruldum,ama buldum
Gerçeğimi senle, dur bekle


Kahraman olsam ya
Seni bulsam ya karanlık hülyalarında
Beni sever misin sende,
O gizli mabedinde ...?


Kahraman olsak ya
Hikayeyi baştan yazsak ya
Sen beni,ben seni aramaya çıksak ya,
Aşık olur musun sende hiç bilmediğin birisine ...?

sızı kızılırmak

KAFATASI

Yerdeki kemikler
Yüzündeki gülücük
Ve sanki bu aşka
Biraz sadizm karışmış
Çünkü benim kafatasımdan,
Aşk şarabını içiyor gibisin...


Biraz sakıncalı bir anlam taşıyor cümlelerim
Ama öyle,
Çünkü yüreğimi değil,
Sadece kemiklerimi yerinden oynatıyorsun

Ve her nasılsa?
Bilmiyorum işte
Aşk denilen buysa
...

Oysa aşkın ne olduğunu biliyorum
Ve kafatasımda bir ağrı
Bağırmaların yüzünden ...
Ama bil ki bende mazoşist değilim!

Sanki anlamsızım sana karşı
Umursamaz ve yıkılmaz görünüyordun
Yanıldım sen sadece kendini umursuyorsun.
Ve sadece kendine karşıyken yıkılıyorsun
Ve bil ki bende mazoşist değilim ...

İçimde ki sancılar ...
Doğum sancısı bu olsa gerek,
Çünkü benden geriye kalan birşey varsa;
Kırılan parçalarımdan,
Yeniden,yeniden,yeniden,yeniden,
Doğuyorum!

Kafatasımda ağrılar var,
Hepsi senin yüzünden,
Kalbim sıkışıyor,
Git artık; çünkü bu aşka şiddet karışıyor!
Ve ben bunu kaldıramam...
Kafatasımda ağrılar var,
Yüreğimde 'sızı'lar ...


sızı kızılırmak

14 Nisan 2010 Çarşamba

AŞKIMIN HATRINA

yollarımızın sonu,ayrı ayrı
uzaklara çıksa da ...
kalplerimiz sessizce sızlasa da ...
varlığını benimsedim ruhumda;
kıyamet kopsa,dünya yıkılsa
unutmam seni
aşkımın hatırına ...

seni bekledim, zaman koynumda
kavuştum saydım da avuttum yalnızlığımı
unuturum sanma...

seni sevdim bilmeden yıllarca
buldum kendimi aşkında
yine yollar çıksa da falımda
yokluğuna alışırım sanma

UZAKLIK . {BENDEN KISA KISA . . .}

uzaklar unutturmaz aşkımı
sadece çoğaltır hasretimi
unutamam yalnızlığa alışsamda seni ...
s.k.

yollar düştü bahtıma,gitmem gerek sevgili...
korkma asla sevemem istesemde
başka birini ...
çünkü kalbim sende kilitli. . .
s.k.

uzak dediğimiz yalnızlıklarımızla başbaşa kaldığımız anlar
uzak olansa sadece tenimiz
oysa ben seni ruhumla ve kalbimle seviyorum
s.k

yolları uzağa mahkum kılan
terk-i diyar etmektir
yolları yakına çıkaransa
vuslatın bekleyeni terk-i diyar etmesidir ...
s.k.

BAĞIŞLA

Sustuğunda anlamalıydım gideceğini
Bağışla sevdiğini sandım
Yokluğumdan bu kadar nasıl faydalandın?
Bağışla aklım almadı
Sustum terk edişine mutlu ol diye
Ne tuhaftın, inkar ettin terk-i diyarını
Yoksun işte yinede mi yalancıyım?
Bağışla seni sevmek en büyük yalanım!

İSTANBLUE

hadi istanblue dağıt beni
hücrelerimin çıkmazlarına bulaş
tütün kokusu parmaklarımdan ciğerlerime sızarken
sende damarlarımdan yol bul kendine
bul parçalanmış yüreğimi

dağıt beni hadi istanblue
hadi iste bul onu
benim için hadi istanblue
bitir beni herkes için
içim apayrı bir yasa bulanmış
dışım hep hüzünle karışık acı
kalbim yorulmuş ayrılıklardan
tenim hergün sevişir oldu
aşkımın kederiyle ...

hadi istanblue
kopart kanımla yapışmış yaralarımı
insanlar iki yüzleriyle hep aynı bakarlar bana
benimse tek yüzüm var
hepsinin iki yüzünden beter!
aynaya baktıkça kendini dağıtan

hadi istanblue
hadi iste bul onu benim için
hadi istanblue
kaybet beni bende herkes için

9/NİSAN/2010
SIZI KIZILIRMAK

SEN İZMİR ...

Yasakların olmadığı bir yer olsaydı
Gerçekler bizim bildiğimiz gibi olsaydı
Birbirimizin asla olmadığı şehirlerde
Tuhaf bir şekilde karşılaşsaydık
Asla kavuşamayacak olsakta
Herkese rağmen yine sana aşık olmak isterdim
Apayrı dünyalarda yaşanmışlığımız olsada
Kimseye rezil olmadan birbirimize tutunabilseydik
Sen İzmir'din , ben Eskişehir
Bu aşkın çıkış noktası Ankara'ydı
Ama biz tamda Ankara'da kaybettik birbirimizi . . .

SIZI KIZILIRMAK 12.04.2010 - 04:24:39

ARAF

Çok sert dönüşlerle dönüyorum cehennemime;
Ruhumdaki şeytan seviniyor
Üstünü karabasan gibi saran karanlığımdan kurtuluyor.
Ne beni yakacak ateşlere atlıyorum,
Ne beni boğacak sulara...

Arafıma çekiliyorum,
Çığlık çığlığa kendi hayatımla konuşarak ...
Merhaba geç kalmış herşey;
Hoşçakal,vakti gelmemiş aşk...
Merhaba yeniden su yüzüne çıkmış yalnızlığım.

Kimsesiz hayatlardan geçip, geliyorum kendime
Ruhumda ki tüm melekler karanlık zindanlarımda ...
Hiçkimse yok çoktan terk edilmiş ülkemde.
Bende hiçkimsenin hükümdarıyım ya...
Arafıma dönüyorum kaybolurcasına ...

28/12/2009

NASIL YAŞARIZ?

Sen sakin, durgun sularda yüzmeyi seviyorsun,
Bense fırtınalı bir açık deniz tutkunu.
Ne sen çıkarsın koylarından,
Ne ben uğrarım o koylara . . .

Buluşamayız ortada, çok geç kaldık artık.
İki düşman hayatız, birbirini tanıdıkça yabancılaşan . . .
Birleşirsek savaş çıkarırız,biz asla huzur bulamayız.
En iyisi sen kal, ben gideyim yine.
Unutma, her zaman giden terk eden değildir.

Ben mavi gök sevdalısı,
Sen kara toprak aşığı,
Söyle nasıl yaşarız birlikte?
Birbirimize değemezken?

VAZGEÇTİK

Beni kusuyorsun kağıtlara,
Sonra yakıyorsun ateşlerde . . .
Sonra kalkıp bana sen cehennemlik değilsin diyorlar!
Belki haklılar cehennemden kötü bu c-eza . . .

Sevdiğim beni elleriyleverirken ateşlere,
Küllerimi yıkar gözümdeki yağmurlar.
Suskunluğum kefen olur,sarar tüm kalıntılarımı . . .
Diri diri yakılıp,diridiri gömülürüm

Beni anlatıyorsun sessiz duvarlara,
Sonra hiç bahsetmemiş gibi yaşıyorsun orda.
Sonra herkes bana unut diyor geçmişi.
Geçmiyor ki bu Allah'ın cezası: cennet azabı!

Sevdiğim, beni sevmekten çoktan yorulmuş
Dinlenirken b-aşk'a kimselerin koynunda.
Sadece içimden söylerim kelimelerimi . . .
Böylesi daha az acıtır içimi . . .

Beni yazaraksilerken sen tüm kelimelerle,
Ben susarak seni içime kazıyorum sonsuza kadar . . .
Beni sileren sen tüm hücrelerinden,
Ben sensiz kalabilmek için kendimden vazgeçiyorum . . .

Hiçbir şey için mecbur değildin,
Herkesi eskisi gibi aldatıp atlatabilirdin,
Bana yine de kıyabilirdin, razıydım . . .
Ben cehennemi göze almışken, neden fani bir cennet uğruna vazgeçtin?...

28/12/2009

SAKIN

Şimdi sakın bana Celaleddin Rumi'lerden,
Şems-i Tebrizi'lerden bahsetme
Şimdi sakın bana ilahi olandan söz etme!
Aşkın hiçbir türlüsünü duymak istemiyorum.
Herşeyi başltırken sen,ve ben, herşeye izin verirken;
Kaçıyordun ya yaratılmışlardan ve Yaratan'dan
Sakın bana şimdi terk'in mecburiyetini anlatma...

Herkes,herbir kimseye aşık olabilir şu hayatta...
Umulmadık ve beklenen herşey olabilir,
Verilen sözler tutulmayabilir,
Ya da insan severek terk edebilir,
Severek terk edilebilir...
Lakin hiç kimse, hiç kimseyi bu kadar yok edemez!
Şimdi bana, sakın varlıktan bahsetme!

Gitmek istiyorsan, tutmam; gidersin.
Kalmak istiyorsan, zorlamam; kalırsın.
Ama oyun istiyorsan, çok yaşlandım artık...
Artık aşık olmak için çok geç,
Artık ayrılık için çok erken benim için ...
Sen terk et, belli sıkıldın bu oyuncaktan...
Kır ve at,bisin,unut,sil,yok olsun . . .

Şimdi sakın bana "seviyorum" deme!
"Özledim" ya da "mecburum" deme!
Şimdi sakın bana "sana kıyamadığımdan" söz etme!
Sana olan tüm bu sevgiyi böyle kökünden reddederken sen;
Hiç olmamış gibi devam etmek isteyip,
Herşeyi yaşamışız gibi sakin olma artık!
Sakın bana "seni seviyorum"la başlayan cümleler kurma!

Herşey herkese yenikken . . .
Tüm virgüller silinip yerine noktalar inşa edilmişken . . .
Etme!

28/12/2009

ÖLÜ MEKTUPLARI - 12

Söze dökemediklerim var,kulağına fısıldayamadıklarım, hayaline bile anlatamadığım kelimeler var boğazımda takılı... Sen yanımdayken bile ne dilimle ne gözlerimle anlatabildiğim hislerim.Aşk bitti küçük kız ... Bizim devrimiz kapandı... Herşey geçmişe ait artık ve her ikimizde artık şu ana aitiz, o yüzden bizim ya da bize ait diyebileceğimiz kimse veya hiçbirşey kalmadı hayatımızda...

Artık ikimizin ortak bir hayatıda yok. Senin siluetin her zaman benim hayatımın kıyısında, acılı kalacak. Ama benimki senin hayatında yavaş yavaş eriyip kaybolacak. Ben kaybettim en başında senin içinde kendimi, en iyisi bu sanıyordum. Ayrılmamak için en iyisi... İlk önceliğimdi seni mutlu edebilmek...

Başaramadım, hayatımda ki diğer herşey gibi. Yalan söylemicem "özlüyorum seni". Kocaman kocaman hemde,hayaline bile sarılamıyorum ama sen istemiyorsun diye... Sen böyle mutlu olucaksan, benim mutsuzluğum sorun değil bence ... Sen huzurlu, sağlıklı ve mutlu ol ben razıydım en başından zaten senden uzak yaşamaya ... Sesini aylar sonra duydum mutlusun ya yeter bu bana bir asır ... Sesini sen mutluyken ve huzurluyken duydum ya artık huzur içinde ölebilirim yeniden ... Hiç pişman değilim hayatıma girdiğin için. Ama tek pişmanlığım senin benden pişman olman. Sevgiyle kal ben senden çekilirken ...
"bende seni bekleyecek ne nefes ne hücre var artık!...
--/--/----

ÖLÜ MEKTUPLAR -11

İnsan tuhaf bir varlık; ne zaman ne yapacağı belli olmuyor. Örneğin; ben o kadar azimliydim ki geçen hafta, ders çalışcam, burs alıcam her dersten en yüksek notları alıcam diyodum. Sonra ne olduysa pazar günü oldu, dün. Uyandığımdan itibaren bir uyuşukluk sardı bedenimi,sürekli uyumak geldi içimden,sorumluluklarımdan kaçmak... Havanın güzel olmasına bile sinirlendim o gün,hatta bu gün hava kötü olcak diye azda olsa sevinmiştim, gel gelelim bu güne; bu gün hava güzel ama okulda bu gün akşama kadar kalacağımdan yine de umutluyum havanın bozmasından yana...

Bir terslik var çözemiyorum, canım sıkılıyor sürekli, müzik dinlemek,kitap okumak,yazmak ve uyumak istiyorum sevdiğimin koynunda sadece... Ve bir yanım da bunları kısıp, özellikle uyku kısmını; çünkü bu aralar çok uyuyorum. Ertelememi erteleyemesemde,yapmanın imkansız olduğunu söylüyor. Ama ben her zaman ki gibi "araf"ta kalıyorum... Ne ders çalışıyor ne uyuyorum,peki sonuç? Tabiki negatif... Başladığım her hikaye yarım kalıyor,yazamıyorum. Şiirler aklımda birikiyor. Nasıl oldu da bu mektuba başladım bilemiyorum,okuduğum kitaplar bana 1 yılda bitiyormuş gibi geliyor,bunalıyorum. Şimdi buada (xxxxxxxxda xxxxxxxxxxxxxxxxx üniverstesi) if kantininde (bilenler iyi bilir mf ye göre muazzam gürültü vardır.) nisanın sonunda güneşli bir günde oturmuş yarım bıraktığım "ölü mektupları"nın bilmem kaçıncısını yazıyorum.(xxxxxxxxxxda gidince öğrenicem kaçıncısı olduğunu...)

Niye? Neden? Bilmem ki? Neyse aklıma gelirse yine yazarım,şimdilik bu kadar... Çok kısa oldu biliyorum ... Asla okumicanızıda biliyorum . . . Ama yazıyorum işte ...
20/04/2009

ÖLÜ MEKTUPLARI - 10

// Dalıp gidiyorum yazmakla yazmamak arasındayken
Neden bu kadar zor yalnız kalmak kalabalıklar arasındayken?
Susmak sadece benin için kolayken,konuşmak ...
Neden bir uçurum önümde; tüm isteklerim?
Neden atlayamıyorum ölüm kaderimken?
Beni hayatta tutan şey ne artık bilmek istiyorum //

// Bak yaralar açılmış tenimin derinliklerine,
İçime doğru kaymak istemiş bir yılan!
Kapattım kendimi tüm mutluluk masallarına ...
Acı çekmeden anlayamam ki mutluluğun kıymetini
Yüreğim yanmadan bilemem ki aşkın kendisini ... //

Herkes senin hakkında hiçbirşey bilmezken,neden bu kadar kötü düşünebiliyor, aklım almıyor? Seni seviyorum bundan ötesi yok, kimse kabul etmicek biliyorum,belki değil kesin canım çok acıyacak,farkındayım. Ama hiç kimsenin anlayamayacağı bir şekilde senden vazgeçemem,birilerine güvensizlikten ya da birilerinden korkmaktan ya da o herhangi birileriyle kötü birşeyler yaşamaktan değil; sadece senin bilebileceğin bir nedenden dolayı belkide aşığım sana. Ama aslında aşk, neden gerektirmez. Bunu herkes kabul ederken; neden benin sana niye aşık olduğumu araştırıyorlar?! Bıktım,usandım seninle sensiz yaşamaktan,yüreğim kırılıyor artık,bu kadar esnekken; çatlıyor... Ne kadar daha takatim var bilmiyorum?
...
Senden vazgeçemem,vazgeçemicem diyorum ama büyükte konuşmuş olmaktan korkuyorum. Bu yüzden "Ey Melik!" o'ndan vazgeçirme diye de dua ediyorum içten içe... Bir sürü işaret var etrafımda seni kendi yoluna terk etmem için... Çünkü sözüm var Tanrı'ya sana da bahsetmiştim ama eminim hatırlamıyorsundur.(inanmazsın böyle şeylere...) "Allah'ım sevdiğim biri var biliyorsun, imkansız biliyorum, o'nun bir süreliğine de olsa benim olmasına izin ver,söz ben o'nu terk edicem vakti gelince, sen işareti gönderince ya da ben o'nu -eğer mümkünse tabi- sevmekten bıkınca;yorulunca."

Ben seni sevmekten bıkmadım,yorulmadım aşkım; ama Allah hep işaretleri gönderdi. Korkum bundan hayatım; korkum senin başına bir şey gelmesi... Çünkü işi yokuşa sürüyorum, kaderimizi zora sokuyorum. Seni "kendinden" vazgeçecek kadar seven serseri bebeğin . . .
06/03/2009

ÖLÜ MEKTUPLARI - 9

Sen beni çıldırtmak için elinden geleni yaparken, bu ölü sensiz, çaresiz hiçbirşey yapamamaktan daha çok çıldırıyor. İyi ki yoksun aslında... İyi ki yoksun da şahit değilsin cinnetime! Şahit olabilsende farketmezdin ya... Çünkü ben sessizce kendi içimde,senin yüzünden cinnetimi yaşadım... Bilme ve bulma yüreğimin ruhunu... Toplama bedenim dağılmış parçalarını... Sil beni hadi daha önce defalarca deneyip yapamadığın gibi...Sil beni en baştan en sona kadar hayatında...

Yüreğimi çıkarıp astım şimdi karşıma, bakamıyorum ona,o kadar çirkin ki "yaram-berem" , tanınmayacak halde kalbim... Dayanmaya çalışıyorum yalnızlığımın açtığı bu yaraya... Katlanmak için sabrediyorum ve dileniyorum Yaratıcıdan... İçinde ki kurtların kalabalığına sabrediyorum... Sen bunların hiçbirini bilme,duyma sakın,bilmeden ve bilerek incit beni...

Sensizliğinin terk edişiyle yüzyüzeyim yine... Birtek yalnızlığım kaldı avucumun içinde, hem sımsıkı tutuyorum hemde oldukça gevşek,çünkü biliyorum çok sıkarsam; benim öldüğüm gibi oda ölücek, çok gevşek tutarsam; özgürlük ve huzur için benden o da kaçıp gidecek...

Sen, kimsenin anlayamadığı,kimsenin tanıyamadığı... Sen benim anladığımı ve tanıdığımı sandığım; kaybolmuşluğum ... Sanki "şimdi" kaybettik,kaybolduk...

Beni bul içinde, ben seni bulamayacak kadar kayıbım çünkü sende ...

08/11/2007

ÖLÜ MEKTUPLARI -8 (YAMA)

Birtanem, ne yapmalıyım?Deliliğin sınırındayım, şehir yeterince üzerime geliyor,sende yürü üstüme, içimde isyanlar...Dışımda isyanlar...Sende isyanlar...Herkes bana isyankar!...Ne yaptım? Ne yapmamalıydım?Bilmiyorum...Bilmediğim için yapamıyorum.

Birtanem, yoruldum, bak benden gidiyorsun,zaten uzaktasın, daha cok uzaklaşıyorsun.Bilmiyorsun,takatim kalmadı bedenimde, kalbimde ve ruhumda...Gelemiyorum ardından...

Sen yaramaz kız çocuğu gibi davranıyorsun,bir yaşlı çocuğum yetişemiyorum... Nefes nefese kalsamda yetişemiyorum... Dur biraz,yavaşla ne olur?! Lütfen bekle beni! Ya da istemezsen git, terk et!Ben de kendimden kendimi terk ederim,sen; seni benden terk edersen eğer...

İçimde bir "sızı" sebebi bana özel,içimde bir yaramaz kız; beni üzer... Ama inan geçer ... Zaman acıyı er geç siler...

Ben şairim ya acılarımla yaşarım, yamalı kalbimle yeni yamalar ekleyerek ruhuma... Git ama geri gel!Kızdır ama sakinleştir... Sev beni,buz tutmuş kalbimi aşk damarlarım da erimeden,aşk damarlarımda sulanmadan!...
29/04/2007

ÖLÜ MEKTUPLARI - 7 : UYARI

Çıldırtıyorsun beni sevdiğim,deli ediyorsun,güvenmiyorsun,yıpratıyosun şimdi... Kabul etmiyorum bu yaptığını, ne yapıyorum sana? Her dediğini kabul ettiğimiçin mi bunlar?

Sözümü tutarım ben sevdiğim, korkma başkası olamaz. Mümkün mü sence? :) Yapma sevdiğim bitirme beni,beni öldürüp atma sensizliğin ortasına, sensizliğin acısı kesiyor boynumu , kalbimi yeterince ... Dünya da insanları olduğu gibi sevmeyi öğrendim

ÖLÜ MEKTUPLARI – 6 :YALANLAR (II.KIZA)

Gittin! Ben götürdüm seni. Yokluğuna sarılıp uyudum, gecelerce, yalnızlığımla seviştim yine ve yokluğunun kabuslarından kurtulmak için, ergenliğe yeni girmiş kızlar gibi oyuncak ayılara sarılıp uyudum... Uyuyamadım Hiçbir zaman, uykumu aldattım, yumup gözlerimi yokluğun karşımda!
Gittim! Senden kopmadan bittim ben. Bitmek zorundaydım, yalandı bu aşk,rüyaydı ve yalnızca bir oyundu. Yalanları rüyalarla boyayıp oynadık sadece.
Gittim! Gidişime aldırmadın, gitmemişim gibi davrandın, direniyorsun direnmenin Hiçbir şeye faydası yok biliyorsun. Benim hakkımda bildiğin çok şey olsada, bile bile tüketiğiyorsun varlığımı,varlığını varlığınla...
Kirlendik! Tertemiz çocuklarken kirlettik birbirimizi,ruhumuza yalanlar öğretip, yalanlar söyledik kandırdık hislerimizi ve kalplerimizi birbirimize emanet ettik... Ve emanetin değerini bilemedik, kırdık, her ikimiz de kırıldık...
Sen inatçıydın ben umursamaz... Tükettik karaladık birbirimizi, farkettik ama çok geç herşey için , artık yalanız, sahtekarız...
Yazacak çok bişey yok, bitene “bitti” diye yazmak yalan olur.Gidene “gitti” diye yazmakta... Yazan hala buralardadır ve “gittim” diyorsa, gidemiyodur, yalandır sözleri...
Ben bir garip şairim küçük kız, sen benden daha garip, ufacık,tefecik bir küçük kız... Hep derdin ya “şairimsin” diye... Derdin ya “şairler yalan söyler!” Ve sen bu yalanların başlangıcısın, yaramsın,yaralımsın...
Sözler boğazımdan çıkıp kalemime gelmiyor artık,doğrudan yüreğimle, kanla yazıyorum... Ve gelmiyorsa dilime sözcükler “b”itmiş” değildir; ama “bitmemiş' te” değildir. Sözler takılıp kalıyorsa bir yerlerde, o yerlerde hala birileri vardır. O sözlerin içinden geçen...
Diren küçüğüm, diren bakalım küçüğüne... Terk edişime diren,bitişimize diren,varken varlığıma direndiğin gibi inatla,yokken yokluğuma diren!...
Ve gidişime... Dönüşlerime... Gel gitlerime... Umursamazlığıma... Karanlığıma... Kararsızlığıma... Kararlılığıma... Gelişimdeki yalnızlıklarıma... Gidişimdeki boşluklara... Bitişimizdeki isyanımıza... Sonlu aşkımıza... Diren!Küçücüğünün küçücüğü diren!...

21/02/2007

ÖLÜ MEKTUPLARI - 5 :YOKSUN Kİ!

Yoksun yine, bende yokum ya aslında yanımda ... Karabasan bu gece, bu gece kara ... Kırılıyorum galiba cam gibi! Gelsen, gelebilsen yırtılmış zaten, bilsen ... Bilebilsen gelir misin? Diker misin yaralarımı?
Kanıyor hücrelerim bu gece sana! Bu gece kırmızı her yer ... Soluyorum gecenin koynunda sensiz ve bitap ...! Varlığını hatırlıyorum üç yıl öncesinde,yine bir şey yok, içimde bir sızı, sızıyorum onunla birlikte yokluğunun içine... Kaybettiğim anların pişmanlık muhtırası mı bu içimdeki? Ağlamalıyım kurtulmak için bu acıdan! Değilse,sen değilsen aşk değilse,değilse... Senin, içimde bırakıp gittiğin bu kaos fırtınasından, kurtulamayacağım bu gece... Ağlayamıyorum! Kalbim sende, duygularım içinde,boğuluyorum kendimde ...
Ölüyorum şimdi yokluğunda buz gibi simsiyah yatıyorum. Beni bul ve temizle! Yüreğimsin, kapkara ruhumu karbeyaz yapabilir misin?
Sevdiğim, ölü birini sevebilir misin? Boşver sevme... Bir ölüyü sevmek kimin işine yarar? Yanına gelebilsem... Beni kabul edebilsen... Sana dokunabilsem... Gözlerinin içine bakabilsem...Olmayacak dualar ediyorum... Biliyorum...
Sevdiğim, meleğim, herşeyi bıraktım... Geçmişimi karaladım,sana yeni, kara kalemlerin dokunmadığı sayfalarla başladım... Hani yoksun! Ama yoksun!
Yoksan,yoksam,eğer biz yoksa birbirimizin yüreğinde, bırak gidelim ayrı yollara, ayrı hayatlara,ayrı aşklara... Varlığım sana ziyan... Bir asi var yanında diyedir balki bu reddedilen duaların sebebi...
Bırak bitireyim sen rahat nefes al bu topraklarda... Bırak sevmediğim o koca şehri ve sevdiğim o varlığınla doldurduğun şehri, belki de sen varsın diye aşık olduğum o şehri sana bırakayım!
Seni seviyorum. Yüreğimdesin,yüreğimse yüreğinde ve ateşi sönmekte, ayrılık en fazla üç gün kanatır deli divane yaralarımı,ama senin yokluğun ... Bu niye hiç durmadan kemiriyor ruhumu? Sevdiğim söyle, üç yıl öncesinin pişmanlığımı bu benimkisi? Söyle ... Sahi yoksun ki ...
20/02/2007

AŞK'IN GÜNAH HALİ

aşk ve sen içime doğdunuzaşk ve sentenime dokundunuzaşk ve sennefesime doldunuzyalnız ve dışlanmış bir hayatın ortasında . . .
her gün ve her gece daha da zorlaşıyor bir araya gelmenizher geçen gün ve her geçen gecesarsıyor birbirimizden kurtulmamız içinama ben her defasında sözümü tutacağımarkada kalacak olsam bilebelki yolunu aydınlatan ışığın olmayacağımama hep arkanı kollayacağımbir gün benden gidersen . . .
tenimiz tenimize karışırsa günahaşkımız aşkımıza bulaşırsa yalanikimizde farkındayız olmayacak bir duanın "amin" diyenleriyizaşkın en siyah halimiyiz?aşkın en ucube sokağı?en karanlık,en çetrefilli yanı?en arafı,en karmaşığı?ve kesinlikle en günahı . . .
19/5/2009

GİRİŞ

Sessiz sedasız bir çığlıktı içimdeki sen...Sesine sesimi değdirmedim,ürkektin,anlamazdın. Anlayabileceğini umut ederek bekledim.Beklediğime değdi de,seni senden ettim ya ona yandı içim . . . İçim şimdi bir cehennem,sen dışımı cennet bilsende; benimle ateşe yürüyorsun, hem durdurmak istiyorum hem de seni sende yaşamak istiyorum. Neden demek isyansa eğer; o zaman kabul "şeytanlığım". Unutma aşkım,koca bir dünya karşımızda olacak,yüreğin daha fazlasına dayanacak mı?
19/5/2009

ÖLÜ MEKTUPLARI - 4 : YENİ DENİZ MASALI

Çok acıyordu canım... Canım kanıyordu... Yine yoktun sen. Ben yine yoktum sende, bana sensizliği bile çok gördün, yalnızlığımı bıraktın avuçlarıma ve o da çok bana kendini. Bıraktı içime tak etmiş yokluğunu... Yokluğun terkedişimle birleşiyor ve içimde tamiri olmayacak kırıklar bırakıyordu... Kanıyordu yaralarımı sensizliğe... Sensizlik gidince de yalnızlığıma aldandılar... O da gidince henüz başarılı bir terkediş yapamadığım denizlerime, daha gemim karayı bulamamıştı, demir atmamıştı sana... Yaralarım denizlere sığındı... Ben o denizleerin sakin limanlarından ayrılıp, benden daha deli, daha sığ okyanuslara açılınca yalanlarla avutulduklarını anlayıp isyan ateşleri yaktılar yokluğuna, ruhumda... Ruhum tetikteydi, tetiğin ucu kurşunda, kurşun yüreğimi teğet geçti... Sonunda, ruhumda çekmişti yokluğuna olan isyan bayrağını!Ve itiraf ediyorum işte denizim bir avuntu masalıydı. Seni kızdırıp bıraktığım yerde son bir hamleyle ve son soluğum sandığım bir limanda oynamaya başladığım bir masal... Hayatıma masal karıştırdım, masalın sonu rutin olmayacaktı,belliydi... Hem kendimi, hem yokluğunu hem de yalnızlığımı aldatıyordum,terkedişime yenilmemiş "Yeni Deniz Masalımla..."İhanetten kirleniyordu ruhum, ruhum simsiyah oluyordu... Üstelik ben bundan hoşnuttum! Çünkü biliyorsun siyahı hep seviyordum. :))))Yokluğuna varlığının eklendiği gün bitti ihanetim. Geç kalmış, üstelik haddini çoktan aşmış "Deniz Masallarım" da maceralarım da... Bitti... Ama bende bitmiştim yokluğunda... Bir kez daha bittim o gün, bir kez daha yenildim sana... Bir - sıfır yenik başladım sana... Bende bittim o gün o masalla birlikte... Bittim... Gittim... Sustum... Kaldım, yalnızlığımla başbaşa...

19.02.2007

ÖLÜ MEKTUPLARI - 3 (GEL - GİT)

Yokluğunun muhabbetine de doyum olmuyor... Ama bana her an sensizliği anlattığı için sıkıldım. Terkedişimin çaresiz direnişinden tükenmiş ve özlemiştim onu, yalnızlığıma küsmüştüm... Gittim ona, beni huzura kavuştursun diye... Dönüyordum ona yine, oysa döneceğime dair söz vermemiştim. O da alışmış gibi "gel - git" lerime kabul etti beni yüreğine... Sanki inanmadı geldiğime... Sanki biliyordu yine gideceğimi... Hoş geldin bile demedi bu defa ama buyur etti beni dizlerine... Dizlerine aktı sessizliğimin acısı... Derinlerimde bir yerlerimi kanattı... Yalnızlığıma akan yaşlarımı sildi suretime dokunmaya korkan elleri... Ve avuttu beni bir annenin çocuğunu avuttuğu gibi...Ve zehir akıttık ikimiz geceye varoluşumuzla... Ve kirlettik aşkı ruhumuzda... Ve "ah"larımızı aldık birbirimizin ve birbirimize verdik yine... Sabahladık dipsiz muhabbetlerde, üşümedim bu defa ama bir an yokluğun girdi aklımın koynuna,hafif bir titreme sardı ruhumu... Ve ben, ben yine ağlayamadım küskün yalnızlığıma, öğrenilmiş çaresizliğim olan yokluğuna ve yine öğrenilen çaresizliğim denizsizliğime... Ağlayamadım... Ne tuzlu, ne tuzsuz!... :( Gün ağarırken yokluğunun ertesine "gelişlerime" yine "gitmeler" ekledim ve gittim huzur dolu rıhtımlardan... Ondan gittim yine... Ve bugün senin var olacağına inanarak... Ama sen yine yoktun günümde ve ben yine yoktum sende... Çok mu kırmıştım seni? Yoksa sen de bir ara benim olduğum gibi, yalnızlığına mı aşık olmuştun? Benimkisi küsmüştü bana, aldatıyordum çünkü onu, o yetmezmiş gibi sen de yokluğunla cevap veriyordun, cevapsız... Asılı kalmış, sesi soluğu çıkmaz olmuş suspusluğuma... Yalnız kalmış varlığıma, yalnızlığın bile terk ettiği yalnızlığıma! Ve bir tek "Denizlerim" direniyordu ve razıydı gel - gitlerime... Ve birtek onu terk etmiştim ben severek... O çağırıyordu beni her yıkıcı lodosta... O direnmişti sadece terkedişlerime...Ve aklım sendeydi... Sen yokluğuna sığınıp susuyordn yine... Susup, yokluğuna hapsediyordun beni! Ben yokluğunla kala kalıyordum, yalnızlığıma susup! Susuyorduk birlikte ve bilmeden (ya da sen bilerek yapıyordun bunu) acıtıyorduk birbirimizi... Acıyorduk, kalplerimize sığınmış sessiz yalnızlıklarımıza!
19.02.2007

ÖLÜ MEKTUPLARI - 2 :ÇÖZÜMSÜZ ANLAMSIZLIKLAR

Belki bir daha diyemem... Belki yarın burda olamam... Senin suskunluğuna takatsiz direnişlerle sarılıp, yokluğuna yazıyorum : Seni seviyorum!...Offf!... Ne kötü sensizliğin senle başlayıp, yokluğunla bitmesi.Ne yaptım ben? Denizi ni kıskanıyorsun? Umrumda bile değil ki! Benim sana ait olduğumu ve senin için; Melik tarafından gönderildğimi sen söylemiştin! Seninim... Yalanlarımın olduğu kadar da seninim de ben... İstediğin gibi kullan beni, istediğin gibi ez beni, istediğin gibi yak! Susuşlarıma yoruluyorum, bitmek bilmez isyanlarıma ve sorularına yorulduğumu sanardım oysa... Hep beni çözmeye çalıştın,bir kör düğümmüşüm gibi... Sen çabaladıkça ben daaha fazla kanadım,daha fazla saklandım, sanki beni çözersen yok olacaktım... Tıpkı Tolstoy'un "İnsan Ne İle Yaşar"ın daki melek gibi; cezalı...Kirlenirim sanıyordum yazdıklarım okunur da,beni çözerlerse... Öyle değilmiş. Meğer okunmazlarsa anlamsızlaşıyormuşum ve kirlenen sayfalarımın ağırlığı çöküyormuş üstüme... Ve sırtıma kamburlar ekleniyormuş... İşlediğim günahlar ardımda iz bırakırken,insanlar çok iyi biri olduğumu düşünüyorlar. Sen de melek olduğmu... Kim bilir cennetten kovulmuş bir meleğimdir belkide? :) Çok geç kalıcam belki de sana "Seni Seviyorum" demek için ama bana öyle geliyor ki "Seni Seviyorum" deme eylemi içinde ki sevginin ucuz bir ispatıdır. Oysa sen, en değerlimsin ve sana ucuz hediyeler vermemeliyim.Aslında sen de benim gözlerimden anlamalıydın. Çünkü ne zaman birine "Seni Seviyorum" deme girişiminde bulunsam onu kaybediyorum... "ÜÇ NOKTALAR" dan kurulu adının sıfatlarını söyleyemem içimdeki yaralara derin uçurumlar açar bu... Ve sen bilmiyorsun. Ağlasam sesimi duyamazsın, yalvarsam "bırakma beni" diye, bırakırmıydın yine!? Susuşlarının sebebini kendimde arıyorum, yokluğunun varoluşumdan geldiğini savunuyorum... Bir ses ver!... Hala benimle olduğuna dair... Bana sesini ver!....
19.02.2007

ÖLÜ MEKTUPLARI - 1

Sana yazıyorum şimdi, susuşlarına kızarak; evet biliyorum... Yalnız kalmak istediğini,ağır bir ihanetin ayrılığındasın şimdi - kim bilir belkide yalan bir ihanetin - kendi dertlerimden boğuşmaktan, seni unuttum mu sanıyorsun? Unutamam ki ben seni!... Bir yanımda yalnızlığa açılan,çıkmaz sokaklar var,bir yanımda ayrılığıma direnen 'Denizler'... Ve bir yanımda senin sessiz sedasız yokluğun... Üşüyorum artık her gece... Yokluğunla,yalnızlığımla ve terk edişimle başbaşa kalıp sabahlıyorum,ağlamak istiyorum,ağlamama eylemi içerisindesıkışıyorum... Sami PAŞAZADE SEZAİ "Sergüzeşt"e şöyle diyordu; "Ağlamak,uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o gücünde mahvolduğu anlardır ki,onun yerine kaim olan acılı bir sukunet en şiddetli acıların hasıl ettiği gözyaşlarından bile daha yakıcıdır..." Susuyordum artık gördüğüm herşeye, diyeceksin ki; (eğer okursan) "sen zaten hep susardın" oysa konuşmaya başlamıştım ben ve susmak bilmediğim bir zaman diliminde kalıyordu... Ağlayamıyordum ve susuyordum.İçimde bir uğultu seni kaybettiğimi söylüyordu.Daha çok lanetliyordum lanetlenmiş ruhumu... Seni seviyordum ama susuyordum... Yanlış anlarsın beni diye... Çünkü yanlıştı... Susuyordum, adının yerine kullanabileceğim sıffatlar bende kalıyordu. Korkuyordum, seni kaybetmekten... Ama kaybediyorum sanırım şimdi...Hep kaybettim hayatta, kaybettiklerimin ardından ne bakıp kaldım, ne de "ah!" ettim! Döndüm gittim.Çoğunun ardından geri geldim. Ama sen gitme, gitme benden...! Adının yerine "üç noktalar" diziyorum şimdi... Oysa bir zamanlar ben sana derdim , senin bana dediğini...Denizi söküp attım içimden, içimden silemesemde gerçeğini... Unuturdum bir gün mutlaka... Zaman ilaç olmasa da, ona dair gerçeklerimi çürütürdü... Ve sendin önemli olan, sesinin dedikleriydi benim için değerli olan. Zaten hatırlaadığım ve geç kalmış bir 'mutluluktu' bizimkisi,onunla... Ve ben senin 'meleğindim' ve eğer öyleysem - ne kadar inkar etsemde, kabul etmedin - öyle olmalıydım... Sana sözünü tutmalı mı bu melek?

19.02.2007

YANIK TADI

Sana yazıyorum sevgili,sessizce hiç kimsenin duymayacağını bilerek... Sen de okumicaksın ama olurda tesadüfen girersin okursun diye... Küçücük, imkanı zor bi "umut" benimki. Zannettiğin gibi değil ben yazınca; yaralarım geçmiyor,ben yazınca; ellerimde ki kan silinmiyor,akmıyor içimdeki zehir ; dudaklarımdan kağıtlara! Ben yazınca; canım yanıyor, ruhum azapta! Çığlık çığlığa! Ben yazınca; kelimeler isyanda...!Çok seviyorum bu şehr -i kara'yı biliyorsun. Ama şimdi, o kadar zor ki burda yaşamak... Sen hala bu şehirdeyken,öyle zor ki sensiz sokaklarında,caddelerinde,bulvarlarında nefes almak... Öyle zor ki şimdi şu kahrolası yokluğunu,varlığın da yaşamak! O açık bozkırın ortasında okumak! Şimdi bu şehr-i kara'yı sevmenin ve sevmemenin "araf"ındayım. Herşeyin, seni severken bile olduğu gibi... Ben Araftım;sen Cennet... Araf,Cennete nasıl aşık olur ki? Kavuşamazlar ki! Canımı vermek istedim sensizliği yaşamaktansa... İzin vermedin,vermediler... Herşeyimi verdim sana, ama bunu nasıl yaptın? nasıl herşeyimi alıp gittin? Nasıl daha iyisini bulunca gittin? Kırılamıyorum sana korkma, ama anlamaya çalışıyorum.Ben o beraber ilk ve son baktığımız yıldıza "sonsuz"a dek sensiz,yalnız bakıcam... Sense en kötü ihtimalle o yanında kiyle,o adamla, bakıcaksın.Biliyorum asla ruhum özgür değil sensizlikte... Can çekişecek hep! Daima; yazarken de,susaken de,konuşurken de ızdırap çekicek! Sen cennetteyken ben en iyi ihtimalle cehennemde en kötüsüyle arafta olucam,cehennemdekiler cennete kavuşacakta araftakiler her daim arafta kalacak,bilmediğim bir süre boyunca sadece bedenim değil ruhumda yanar cehennemde ama sonunda olurda karşılaşırsk cennette herkes sakınıcak kendini benden...Sen belki gelmek isticekin yanıma ama yanında ki adam uğruna "yüzüme" bile bakmıcaksın sevgili! Ha arafta takılı kalırsam rahat nefes alır "nur"un sevgili... Ve ruhum; günah için değil şu an nasıl "sensiz" kaldığı için cayır cayırsa, sonsuza dek de öyle yanacak...Ey papatya sevdalısı :) bakma tebessüm ettiğime! Ağlıyorum sessizce; sessizce çünkü gözyaşlarım içime akıyor... Bak yüzüm ıslanmıyor! Ruhuma düşen her damla "yanık tadında" bir "yara" açıyor...